Sevda Tosun
Köşe Yazarı
Sevda Tosun
 

Ölümle hemhal...

İnsanlar, kalpleri durduğunda değil duyguları öldüğünde hayatını kaybedermiş, öğrendim. İnsanın canı nasıl yanar, yandıkça nasıl sesi kısılır, tecrübe ettim. İnsan binlerce kez düşünce artık düşmek canını yakmaz yalnızca ayağa kalkma hevesini kaybedermiş. Maalesef ve maalesef yaşayarak öğrendim. Aşk ve ölüm bir ruha girince, o ruh bir daha eski haline dönmezmiş. Kader yolundaki seyahatine farklı bir renkte ve duyulmadık bir ezgiyle devam edermiş. Seyahatten geri dönüş yok. Tek yöne bir biletin mutlak sonucu olarak bambaşka bir şekilde yoluna devam edermiş. Bunu da öğrendim. Hatta öyle çok şey öğrendim ki… Öyle sancılıydı ki öğrenmek... Artık gücümün tükendiğini hissediyorum. Çok yorgunum, darmadağınım, uykusuzum… Tütünün hafif gri dumanında kayboluyorum, boğuluyorum. Soğuk, demirlerle kaplı şehrimle hemhal oluyorum. Demir kadar sert, soğuk, kaskatı. Dilsiz, uzak ve renklerden bihaberim… Aslında ölmekteyim, farkındayım. Benimkisi son vermeye gönlümün el vermediği bir cenaze töreni sadece.  Ve bu töreni seyretmek,  ölenleri uğurlamaktan daha kolay geliyor bana fikrimce. Ne bir teselliye ihtiyaç var ne de gönül telinden kopacak bir serzenişe… Yalnızca üstat Beyatlı’nın şu sözlerine sığınıyorum: Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.    
Ekleme Tarihi: 08 Aralık 2022 - Perşembe

Ölümle hemhal...

İnsanlar, kalpleri durduğunda değil duyguları öldüğünde hayatını kaybedermiş, öğrendim. İnsanın canı nasıl yanar, yandıkça nasıl sesi kısılır, tecrübe ettim. İnsan binlerce kez düşünce artık düşmek canını yakmaz yalnızca ayağa kalkma hevesini kaybedermiş. Maalesef ve maalesef yaşayarak öğrendim.

Aşk ve ölüm bir ruha girince, o ruh bir daha eski haline dönmezmiş. Kader yolundaki seyahatine farklı bir renkte ve duyulmadık bir ezgiyle devam edermiş. Seyahatten geri dönüş yok. Tek yöne bir biletin mutlak sonucu olarak bambaşka bir şekilde yoluna devam edermiş. Bunu da öğrendim.

Hatta öyle çok şey öğrendim ki… Öyle sancılıydı ki öğrenmek... Artık gücümün tükendiğini hissediyorum. Çok yorgunum, darmadağınım, uykusuzum… Tütünün hafif gri dumanında kayboluyorum, boğuluyorum. Soğuk, demirlerle kaplı şehrimle hemhal oluyorum. Demir kadar sert, soğuk, kaskatı. Dilsiz, uzak ve renklerden bihaberim…

Aslında ölmekteyim, farkındayım. Benimkisi son vermeye gönlümün el vermediği bir cenaze töreni sadece.  Ve bu töreni seyretmek,  ölenleri uğurlamaktan daha kolay geliyor bana fikrimce. Ne bir teselliye ihtiyaç var ne de gönül telinden kopacak bir serzenişe…

Yalnızca üstat Beyatlı’nın şu sözlerine sığınıyorum:

Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç;

Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!

Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,

Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karar67.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.