Sık sık olduğu üzere, Ruhsatsız ocak faciası yaşadık. Altını çizerek, ‘kaçak ocak çalışanı’ değil, Maden işçisi, emekçisi olarak tanımak istiyorum onları. İki maden işçisi kardeşimizi kaybettik. Klişe sözlerle devam etmek istemiyorum. Fakat, Aynı soruyu sormakta fayda var, “Canı pahasına neden ocağa giriyorlar”… Sadece bu sorunun cevabını bulursak, Taşlar yerine oturacak. Sevgili dostlar! Siz, Zonguldak kadar, Çay ocağı açılan, Her açılanın tıka basa dolduğu, Başka bir şehir gördünüz mü? Peki neden çay ocakları doluyor? Bu kadar çaya rağbet olmasına rağmen, Neden çay gurmeleri Zonguldak’tan çıkmıyor? Demek ki Zonguldaklı, Çayı çok sevdiğinden değil, Vakit geçirmek için çay ocaklarına gidiyor. Demek ki bu şehirde gençler işsiz, Boş vakit çok. Ama, Maden ocaklarına ise can sıkıntısına girmiyor bu insanlar. Her zaman derim. Bir delikanlıyı ancak açlık bozar. Ekmek kavgası ne devlet tanır ne hükümet! Bu insanları, Canlarından geçmesini sağlayan motivasyon nedir? Açlık… Ya bu insanlar buralarda çalışacak devlet kontrol edecek, Ya da devlet bu insanlara iş verecek. Bunun ötesi berisi yok… *             *             *             *             *             * KENDİNİZİ GÖREVDEN ALIN! Şimdi gelelim MHP işlerine. Ben ne diyorum? Her siyasi partide, Bir şekilde bağlantım var. Hepsinden bilgim var. Haberim var. MHP İl Başkanı Varol Demirköse, Mevlüde Yalçıner’i “Batuhan’a haber sızdırıyor” diye görevden aldırdı. Niyazi Kıransoy’un çevresine, “Batuhan’a haber veriyorsunuz. Ona selam de veriyorsunuz” diyor. Hımmmmmm! Peki o halde, Sizler yeni ilçe başkanını belirlemek için toplantı yaparken, KARAR67 yeni ilçe başkan adayının ismini duyurmuştu. Peki bu nasıl oluyor? Daha toplantıdasınız ha! Bitmemiş toplantı. Bence Varol Demirköse, Kendi yönetimini de görevden aldırmalı. “Batuhan’a haber sızdırıyoruz arkadaşlar” diyerek, Kendini de genel merkeze şikayet etmeli. Ayrıca, MHP’de yeni dönemde görev almak istemeyen, Ancak birilerini kıramayan arkadaşlar varsa, Bedava fotoğraf çektiriyorum. Anında görüntü. ‘peyniiiirrrrr’ demeden, Genel merkezden aranıyorsunuz. Olmadı, Varol Demirköse hakkınızda dosya götürüyor. Hamdi Ayan veto etmezse… Hayırlı geceler dostlar… *             *             *             *             * BUNUN ÜZERİNDEN HIRKASINI ÇIKARTIN! Ben bazen yazıp, çizip kavga ediyorum. Ancak, Bir hikaye aslında, Tüm ‘kavgayı’ özetliyor. Derviş ve Kuş Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır. Ve ona sorar; “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?” Derviş kendini savunur; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.” Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?” Kuş kendini savunur. “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.” Hazreti. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister. “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder. Kuş o anda; “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır. “Neden” diye sorar Hazreti Süleyman. Kuş sebebini şöyle açıklar; “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”