Zonguldak’ta, Özellikle, Yönetilen kurumları, Siyasi partileri, Sivil toplum kuruluşlarını, Sıkça eleştiriyorum. Milli Eğitimi eleştirdim. Öncesinde Şoförler Odasını eleştirdim. Daha sayacağım çok yeri eleştirdim. Neden? Zonguldak’ta, Hakkıyla yönetilen, Başarılı diyeceğimiz kaç yer var? Kaç kuruluş var? Şehirde bir ölü toprağı var ki, Atsak atamıyoruz, Satsak satamıyoruz. Kurumlar, Kuruluşlar, STK’lar da, Çok etkili olmayınca, Yöneticileri de, Biraz nane molla oluyor. Şehir bu halde olunca, Elle tutulur bir başarı olmayınca, Gelişmeyince, Gelecek vaat de etmeyince, Koltuklara da vasıfsız kişiler oturuyor. Ne diyelim? Veya ne derler? Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler… *             *             *             *             *             *             * FEVKANİNİN BACAKLARI! Gün içinde, Haberini KARAR67’de yaptık. Yağışın etkisi ile, Üzülmez deresi, Siyah akmaya başladı. Aslında Üzülmez Deresi, Orhan Veli’den beri siyah akıyor. Orhan Veli’nin şiirini biliyorsunuz. “Siyah akar Zonguldak’ın deresi” mısraları ile… Orhan Veli laneti mi bu? (Şiirin ana konusunu biliyorum, latife yapıyorum) Deresinden başlayan, Kara lekesi, Şehrin önünü tıkıyor. Eskişehir’de ki Porsuk Çayı da aynı bu şekilmiş zamanında. Şimdi üzerinde gondollar geziyor. Yahu ben gondol gezdirelim demiyorum. Ancak, Kağıttan da olsa gemi yüzdürecek bir vaziyet alınsın. Derenin yanına dahi yanaşılmıyor. Dereye sıfır yapılan binalar, Islah projesinin önündeki en büyük engelmiş. Yıkın anam babam! Yıkın gitsin! Elimizi taşın altına koyamazsak, O taşın altında biz kalacağız yoksa. Lavuar alanı, Ve, Dere ıslahı, Aslında ana gündemimiz olmalı. Fevkani de ha keza öyle. Türkiye kalkındı. Biz hala ıkış tıkış kalkacağız diye uğraşıyoruz. Bir şehir düşünün ki, Hala Fevkani denen ucubeyi, Yıkalım mı? Yıkmayalım mı? Tartışmasına gark olsun. Bu şehrin önünü tıkayanlara, Fevkaninin çelik bacakları, İbretlik olsun diye, (Aklınıza geleni yazmayacağım)* Hurdacıya satılsın. Parası da belediye kasasına koyulsun. Daha çok işe yarar diye düşünüyorum.