Gözümde canlanır o koskoca mazi

GÖZÜMDE CANLANIR O KOSKOCA MAZİ

Köylerde eski evlerden fazla kalmadı.
Saysam bir kaç taneden öteyi gitmez.
O eski evleri görünce hemen geçmiş günler aklıma gelir.
Bizim köydeki evlerin çoğunluğu iki katlıdır.
Alt katlar ahırdır.
Üst katlar ev sahibinin barınma yeridir.
Yani yeme içme yatma yeridir.
Bizim köyde bildiğim kadarıyla iki tane eski ev kalmış.
Birisi köy komşumuz serennioğlunun evi.
Diğeri de Helil onbaşının (Halil) evi.
Serennioğlunun evi 3 oda iki tuvalet ve salondan ibarettir.
Helil onbaşının evi bir oda ufak bir giriş ve tuvalettir.
Helil onbaşı bizim akrabamızdı.
Karısı   (Rahime) ablayla birlikte yaşarlardı orada.
Bu iki ev hala ayakta.
Tabi ben görmeyeli yıkılmadıysa.
Bu eski köy evlerini görünce içim bir tuhaf olur.
Gönlüm hemen eski günlere gider.
Şimdi ki durumum olsaydı o zamanlar bizim ağaç evi yıktırmazdım.
Restore eder gidip gelip amcamlar ve biz hiç olmazsa bir kaç gün kalırdık.
Ne yazık ki yıktılar.
Benim çocukluğum o evde geçti.
Sanırım 1965 yılında bizim oraya çeşme yapıldı.
Oluk yanı çeşmesi.
ben o zamanlar 4 yaşındaydım.
Şimdi ki gibi hatırlıyorum.
O çeşmenin yalaklarını tıkar su doldurup içine girerdik.
Tabi ki Durmuş (Burnaz) amcaya yakalanmamak şartıyla.
Bizi gördüğü zaman biz kaçardık.
Yakalayamazdı ama bir ton küfür ederdi.
"Biz o yalaklarda buğday yıkıyoruz"
"Siz donsuz yalakta yıkanıyorsunuz mundarlar" derdi.
Tüm bu yıkılan köy evlerinde yaşanmışlıklar vardı.
Kimi mutlu, kimi mutsuz, kimi umutlu yaşadılar.
Bizim yaşlara gelenler anılarını biriktirdiler.
İşte böyle kaleme döktüler.
Bu günlük bu kadar yeter.
Sağlıcakla kalın.